21:09

Akdeniz'in mükemmel iklimi ve sıcak insanlarıyla ünlü Kıbrıs, üç kıtayı birleştiren en güzel adalardan biri olma özelliğini asırlardır taşıyor. Ülke, dünyanın hiçbir yerinde rastlayamayacağınız güzelliklere sahip olmakla birlikte, yılın 300 günü güneş ışığı alıyor. Tertemiz ve eşsiz sahilleri ve mükemmel doğasıyla tam bir cennet.
Tarih boyunca adada hakimiyet kurabilmek için sayısız savaşlar yapılmış ve birçok medeniyet adada hüküm sürmüştür. Öyle ki, döneminin en güçlü medeniyetleri olan Venedikliler, Lüzinyanlar, Osmanlı,Bizans adanın hakimi olmak için çok kanlı savaşlar gerçekleştirmişlerdir.
Tüm bunlara sahip oldugunuzu düsündügünüzde, efsanede oldugu gibi Sezar'in Kleopatra'ya aşkını kanıtlamak için bu adayı neden verdiğinin cevabını kolayca verebilirsiniz.

20:49



Kıbrıs adasının kuzeybatısında bulunan Güzelyurt turunçgil bahçeleriyle çevrili adı gibi güzel bir yerleşim birimidir. Çok verimli toprakları bulunan Güzelyurt'ta portakal, greyfurt, karpuz, kavun ve çeşitli sebzeler yetiştirilmektedir. Turunçgillerin çoğu ihraç edilmekte, bir kısmı ise meyve suyu yapılarak içerde tüketilmekte ve gene meyve suyu olarak ihraç edilmektedir. Lefkoşa'nın 74 km uzağında gene adanın kuzeybatısında bulunan Lefke'de Güzelyurt gibi turunçgilleriyle tüm dünyada ünlü bir kentimizdir. Su kaynakları ve toprak sayesinde verimli bahçelerinde dünyanın en lezzetli turunçgilleri yetiştirilmektedir. Güzelyurt ve Lefke'de görülebilecek önemli turistik yerlerden bazı seçmeler şunlardır:

SOLİ
Soli M.Ö. kurulan 9 Kıbrıs krallığından birisidir. Soli'nin tarihi M.Ö. 700 yıllarına ait ve Asurluların haraç aldıkları kentleri içeren bir listeye kadar izlenebilmiştir. Bu listede kentin adı Si-il-lu olarak geçmektedir. Soli'de günümüze kadar kalabilen eserlerin başında bir harabe şeklinde bulunan Soli Bazilikası ve sonrada restore edilmiş bulunan Soli Tiyatrosu'dur.


SOLİ BAZİLİKASI
Yüzyılın ikinci yarısında yapıldığı sanılmaktadır. Kıbrıs'ta inşa edilen ilk kiliselerden olup kendine özgü yanları vardır. 200 metre uzunluğundaki bazilika üç kapılı bir giriş ve giriş mekanıyla başlıyordu. Bunu dört tarafı sütunlarla çevrili ve çeşmesi olan bir avlu izliyordu. Bundan sonra gelen gene üç kapılı bir giriş ve narteksten sonra asıl kiliseye giriliyordu. Hristiyanlık geleneğinde Soli Saint Mark'ın Saint Auxibus tarafından vaftiz edildiği yer olarak kabul edilmiştir.



SOLİ TİYATROSU


Soli Tiyatrosu ise Roma'lılar döneminde bir zamanlar aynı yerde bulunanYunan tiyatrosunun yerine yapılmıştır. M.S. 2. yüzyılın sonu ile 3. yüzyılın başından kalmadır. Seyircilere ayrılan yarım daire şeklindeki oturma sıralarının olduğu bölüm kısmen tepenin kayasına oyulmuştur. Burası ortadaki orkestra denilen kısımdan kireç taşı bloklardan yapılmış alçak bir duvarla ayrılıyordu. Aslında kapasitesi 4000 olan oturma yerleri günümüzde yarı yüksekliğine kadar restore edilmiştir. Sahne binası iki katlı olup mermerle kaplı ve heykellerle süslü idi. Günümüzde görülebilen kısım sahne binasının üzerine inşa edildiği platformdu. Tiyatronun batısındaki bir tepenin üzerinde İsis ve Afrodit'e adanmış bir tapınağın izlerine rastlanmıştır.


MAMAS MANASTIRI
Mamas Manastırı 18. Yüzyılda inşa edilmiş bir manastırdır. Söylentilere göre St. Mamas vergilerini ödemeyi red etmiş, bunun üzerine yöneticiler kendisini yakalamak ve cezalandırmak üzere askerlerini gönderdiler. Fakat başkente giderken Mamas bir kuzunun peşinde bir aslan görmüş, kuzuyu kollarına alarak aslanın sırtında başkente girmiş. Bunu gören Bizans yöneticisi çok etkilenmiş ve Mamas'ın vergilerini ve cezasını bağışlamış. Bundan dolayı St. Mamas vergi ödeyenlerin azizi olarak bilinmektedir.

20:31


Girne, Kuzey Kıbrıs'ın incisi ve gözbebeğidir. Kent ile çevresi, adanın en gözde tatil beldesidir. Bazı söylentilere göre kent M.Ö. X. yüzyılda Akalar tarafından kuruldu. Kurucuları kente ülkelerindeki bir dağın adı olan Kyrenia adını verdiler. Başka bir söylenti ise M.Ö. IX. yüzyılda buraya yerleşenlerin ticaret kolonileri kuran Fenike'liler olduğudur. Kentin adı Roma kaynaklarında Corineum olarak geçmektedir. Kentin tarihi adanın tarihi ile aynı olup, Bizans döneminde birkaç kez Arap korsanları tarafından yağma edildi. Kentin en ilginç tarihi eserlerinden bir tanesi Girne Kalesi'dir. Liman boyunca Türk mutfağına ve ülkemize özgü yemekler yanında diğer yemekleri de sunan lokantalar, barlar ve açık hava kafeteryaları vardır. Girne'de görülebilecek yerler arasında Girne Kalesi, Beylerbeyi, St. Hilarion Kalesi, Hz. Ömer Türbesi, Batık Gemi Müzesi, Bufavento Kalesi, Barış ve Özgürlük Müzesi, Halk Sanatları Müzesi, çeşitli kilise ve manastırlar bulunmaktadır. Girne'nin önemli turistik yerlerinden bazı seçmeler şunlardır:


Hz. ÖMER TÜRBE VE MESCİDİ
Kıbrıs'taki önemli ziyaret ve adak yerlerinden bir tanesi Hz. Ömer Türbesi'dir. Yapı, Girne'nin yaklaşık 4 km doğusundaki Çatalköy'ün kıyı şeridinde bulunmaktadır. Hz. Ömer Türbesi'nde adları bilinmeyen 7 İslam mücahidinin türbesi bulunmaktadır. Türbeler Muaviye ordusu komutanlarından Ömer ile altı arkadaşına aittir. Bunlar, şimdiki türbenin yanında şehit oldular (M.S. 647). Cesetleri buradaki bir mağaraya gömüldü. Bazı söylentilere göre türbedeki yedi mezarın Kıbrıs'ta İslamiyet'i pekiştirmek için "Makam Türbesi" olarak yapıldığı doğrultusundadır. Bazı söylentilere göre ise de Osmanlıların Kıbrıs'ı fethi üzerine mağaradaki ceset kalıntıları çıkarılarak bugünkü yerlerine defnedilmişlerdir. Daha sonra buraya bu türbe ile mescit yapılmıştır. Bu nedenle türbeye Hz. Ömer adı verilmiştir. Hz. Ömer Türbesi, 1963 Rum saldırılarından sonra işgal edilerek talan edilmişti. Daha sonra askeri bölge ilan edilerek Türk'lerin türbeyi ziyaretleri yasaklanmıştı. Rumlar tarafından birkaç kez tahrip edilen ve 1974 yılında yıldırım isabetiyle zarar gören yapı, 1978 yılında bilinçsizce onarım sonucu özelliğini kısmen de olsa yitirmiştir.

BEYLERBEYİ
Girne'nin 4-5 km doğusunda yer alan mütevazi bir köydür. Köyün nüfusu yaklaşık 500 civarındadır. Manzarası çok güzel olan ve sakin bir yer olduğu için Latince adından da anlaşılacağı gibi, "huzur yeri" olarak adlandırılır. Beylerbeyi denince insanın aklına hemen güneyindeki manastır gelmektedir. Bir kayalık üzerine kurulan manastırın bugünkü adı Fransızca "Abbaue de la Paix"den (Barış Manastırı) türemiştir. Gotik sanatının bir şaheseri olan manastır, Yakın Doğu'daki örneklerinin en güzeli olarak bilinmektedir. Beyaz Manastır olarak ta bilinen yapı, burada kalanların giydikleri beyaz giysilerden dolayı böyle isimlendirilmiştir. Bellapais'in ilk sakinleri 1187 yılında Kudüs'ü ele geçiren Selahaddin Eyyubi'den kaçıp Kıbrıs'a göçeden Augustinian mezhebi rahipleri olduğu bilinmektedir. Manastırın ilk yapımı 1198-1205 yılları arasında olmuştur. Günümüzde ayakta kalan yapının büyük bir bölümünü Fransız Kralı III. Hugh (1267-1284) inşa ettirmiştir. Adanın Osmanlılara geçmesinden sonra manastırın icraatlarına son verilmiş ve kilise Rum ortodokslara devredilmiştir. Bugün manastırın bir çok bölümü harabe haline gelmiştir. Manastıra, kale kapısı görünümündeki burç şeklinde mazgallı bir geçitten girilmektedir. Giriş kapısından sonra ön bahçeye varılmaktadır. Bundan sonra yer alan kilise, manastırın en eski bölümü olmakla beraber orjinal şekli ile iyi korunmuş bir durumdadır.

St. HİLARİON KALESİ
Kale bugünkü ismini Kudüs'ün Araplar tarafından zaptından sonra Kıbrıs'a göç eden ve ömrünün son yıllarını burada ibadetle geçiren bir azizden almıştır. Daha sonradan, 10. yüzyılda buraya bir kilise ve manastırın yapıldığı gözlenmektedir. Deniz seviyesinden 700 metre yükseklikte olan St. Hilarion Kalesi, ikiz bir burun üzerine inşa edilmiştir. Kalenin kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte M.S. 10. yüzyılda kuzeyden gelen Arap akınlarına karşı adanın savunması ve kontrol edilmesi için kullanılmak üzere inşa edildiği sanılmaktadır. Bununla birlikte aynı gaye ile inşa edilen Bufavento, Kantara ve Girne Kaleleri ile çağdaş (aynı zamanda) olduğu tahmin edilmektedir. Kalenin Bizans yapısı olduğu ve İngiliz Kralı Arslan Yürekli Richard'ın 1191 yılında adayı işgal ettiğinde var olduğuna dair bilgiler günümüze kadar gelmiştir. Buna rağmen tarihi kaynaklar kaleden ilk olarak 1128 yılında İmparator II. Frederik'in Kıbrıs'a hükmetmek istemesi üzerine bahsetmektedir.

Kalenin etrafını çeviren daire şeklinde 500 metre uzunluğunda duvarlar ve 9 burç inşa etmişlerdi. Kale, her birinin kendi sarnıcı (su deposu) ve erzak depoları olan üç ana bölümden oluşmaktadır. Bunlardan birincisi en alçakta kurulmuş olan Aşağı Kale, atlarla askerler için yapılmıştır. Ana girişi koruyan duvarlarla çevrili bir savunma yeri ile başlamaktaydı. Orta Kale'de manastır alanı ve Aziz'in yeri bulunmaktadır. Yukarı Kale'de ise saray odaları, kral sarayı ve mutfak bulunmaktadır. 1489'da adayı ele geçiren Venedikliler, kaleyi savunacak bir güce sahip olmadıklarından kalenin Osmanlı'ların eline geçmesini engellemek için kaleyi tahrip etmişlerdi. Bu olaydan sonra kale 1964 yılına kadar askeri amaçlar için kullanılmamıştı. 1964'teki Rum saldırıları üzerine, kalenin stratejik konumunu değerlendiren Türk Mücahitleri kaleye yerleşerek tekrar savunmaya geçtiler. 1964 nisanında kaleye taarruz eden Rumlar bir avuç Mücahit tarafından geri püskürtülmüştür.

Hz. Ömer Türbesi, 1963 Rum saldırılarından sonra işgal edilerek talan edilmişti. Daha sonra askeri bölge ilan edilerek Türk'lerin türbeyi ziyaretleri yasaklanmıştı. Rumlar tarafından birkaç kez tahrip edilen ve 1974 yılında yıldırım isabetiyle zarar gören yapı, 1978 yılında bilinçsizce onarım sonucu özelliğini kısmen de olsa yitirmiştir.

GİRNE KALESİ
Girne kalesi, Akdeniz kıyılarında Orta Çağ'dan bu güne kalan etkileyici kalelerden biridir. Girne'nin kuzey doğusunda yer alan kale, limana hakim durumda ve dikdörtgen planda inşa edilmiştir. Antik kaynaklar kaleden ilk kez İngiltere Kralı Arslan Yürekli Richard'ın M.S. 1191 yılında Üçüncü Haçlı seferine katılırken, Kıbrıs Kralı Isak Komnen'i yenerek Kıbrıs'ı ele geçirmesi üzerine bahsetmektedir. Kalenin kesin yapım tarihi bugüne dek saptanamamışsa da kale içiyle çevresinde yapılan araştırmalar bizlere kalenin M.Ö. III. ve II. yüzyıllarda yapıldığını göstermektedir.

Ülkemizde var olan nadir kalıntılardan Girne Kalesi'nin Kıbrıs'a yapılan sürekli Arap akınlarına karşı Bizanslılarca Girne'yi savunmak için inşa edildiği varsayılmaktadır. Girne kalesi Lüzinyan döneminde çeşitli değişikliklere uğradı. Vedenikliler zamanında son şeklini aldı ve günümüze kadar o şekliyle gelmiştir.

1570 yılında Osmanlılar tarafından kuşatılan kalenin sakinleri kalenin gücünü denemeden teslim olmuşlar bu sayede kalenin günümüze kadar sağlam olarak kalmasında bilmeden önemli bir rol oynamışlardır. Osmanlı döneminde kalenin asma köprüsü yıkılarak yerine bu günkü yeni köprü yapılmıştır.

1946 yılından sonra kale bir ara polis koleji olarak ta kullanılmıştır. Daha sonra İngilizler tarafından ayaklanan Rumları hapsetmek amacıyla hapishane olarak kullanılan kale 1974 Kıbrıs Barış Harekatıyla Türk'lere geçmiştir.

BUFAVENTO KALESİ
Bufavento Kalesi, St. Hilarion ve Kantara Kaleleri ile birlikte adayı Arap akıncılarına karşı savunmak için oluşturulan uyarı zincirinin bir parçasıdır. Kale çok rüzgarlı bir tepeye kurulduğu için "rüzgardan korkmayan" anlamına gelen "Bufavento" adını almıştır. Kalenin tam yapım tarihi bilinmemekle birlikte, Arslan Yürekli Richard Kıbrıs'ı ele geçirdiği zaman bahsi geçmektedir. Bazı söylentilere göre kendini Kıbrıs Kralı ilan eden İsak Komnenus'un kızı bu kaleden çıkara Richard'a teslim olmuştu. Bufavento'nun da adadaki diğer kaleler gibi bir zamanlar Kıbrıs'ta hüküm sürmüş bir kraliçeyle ilgili bir öyküsü vardır. Kıbrıs Templar Şövalyelerinin egemenliğine girdiği zaman cüzzamlı bir Bizans prensesi ve aynı hastalığa yakalanan köpeği vardı. Prenses ile köpeği Bufavento kalesine kapatılmışlar idi. Bir süre prenses köpeğinin derisinin yavaş yavaş iyileştiğini fark etmiş. Bunun üzerine prenses köpeğinin her sabah kalenin aşağılarında bir kaynakta yıkandığını görüyor. Böylece prenseste her sabah bu kaynağa gidiyor ve yıkanıyor. Tamamen iyileştikten sonra kaynağın bulunduğu yere bugün Ayios Ionnis Chrysostomos Manastırı olarak bilinen tapınağın ilkini yaptırmıştır.

Kale 1382-1398 yılları arasında hapishane olarak kullanılmıştı. Bu dönemde kalenin adı Aslan Şatosu idi. 1489 yılında ada Venediklilerin eline geçince kale eski önemini yitirmişti. Venedikliler adanın savunması için daha çok deniz kenarındaki kalelere önem vermişlerdi.

BATIK GEMİ MÜZESİ
Girne Kalesinde sergilenen batık, günümüze kadar ele geçen gemi batıkları arasında en eskisi olarak bilinmektedir. Akdeniz'de İskender'in ölümünden sonra kurulan Helenistik Krallıklara ait donanma gemilerinin dolaştığı dönemlere aittir. İlk olarak 1965 yılında bir sünger avcısı tarafından Girne kıyılarından 1.5 km açıkta, suyun 3 metre derinliğinde farkedilmiş, Pennsylvania Üniversitesi tarafından çıkarılan bu batık bugün müzede ziyarete açıktır. Bu müze Girne Kalesi'nin doğusunda bulunan Lüzinyan devri muhafız odalarının düzenlenmesi sonucu 3 Mart 1976 tarihinde ziyarete açıldı.

Akdeniz'de seyretmiş olan bu yaşlı tekne M.Ö. 300 yıllarında açık denizde tutulduğu fırtına nedeniyle batmıştır. Batıkta ele geçen badem kalıntılarına uygulanan karbon 14 testleri M.Ö. 288 tarihini vermiştir. Geminin yapıldığı keresteye uygulanan karbon 14 testleri ise geminin M.Ö. 389 yılında yapıldığını, başka bir deyişle battığı zaman 80'li yaşlarda olduğunu göstermektedir. Gemide bulunan eşyalar geminin bir ticaret gemisi olduğu ve son seferinde dört kişilik bir mürettebatı olduğunu göstermektedir.

15:34

Kronoloji


-3000 - Neolithic.

-1450 - Rum.

1571 - Kıbrıs Osmanlı Devleti tarafından fethedildi ve ilk Türk yerleşimciler adaya geldi.

1878 - Ruslar karşısındaki yenilgide fazla ödün vermemek için, ada Britanya İmparatorluğu’na kiralandı. (Osmanlı mülkiyeti devam ediyor sayılmakla birlikte, yönetim tamamen İngilizlere geçti)

1914 - İngiltere adaya tamamen el koydu.

1923 - Lozan Barış Antlaşması’nın 20. Maddesi gereğince, Türkiye adanın İngiltere’ye ilhakını kabul etti.

1925 - Kıbrıs Crown Colony olarak ilan edildi ve adaya ilk Türkiye Cumhuriyeti konsolosu atandı.

1931 - Rumların Enosis isyanı başladı, Rumlar İngiliz valisinin konağını yakınca İngiliz politikası sertleşti. Türk cemaati Enosis’e karşı olduğunu açıkladı.

1939 - İkinci Dünya Savaşı başlayınca İngiltere, Ortadoğu’nun kontrolü için stratejik önemi olan adayı elinden kaçırmamak için, özerklik vaadinde bulunacağını yaydı, Rumlar ise Enosis’te kararlıydı.

1943 - İngiltere güdümlü ‘Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu’ (KATAK) kuruldu, ancak yapısı nedeniyle gelişemedi.

1944 - Doktor Fazıl Küçük, ‘Kıbrıs Milli Türk Halk Partisi’ni kurdu.

1950 - İkinci Dünya Savaşı’nın ardından bütün dünyada kolonilerin tasfiyesi eğilimi yaygınlaşınca, Kıbrıs Rum Ortodoks Liderliği (18 Ekim’de başına Makarios III seçilmiştir), yoğun bir kampanyaya girişti. Yunanistan Hükümeti de Birleşmiş Milletler’e ulusların kendi kaderlerini tayin haklarının Self-determinasyon Kıbrıs için de uygulanması yolunda başvuruda bulundu.

1954 - Yunanistan, Birleşmiş Milletler’e Self-determinasyon için başvurdu. Türkiye karşı çıktı. Birleşmiş Milletler, Yunan talebini reddetti.

1955 - Yunan terör örgütü EOKA 1 Nisan’da adada faaliyete geçti. Rumlar arasında Enosisçi-Anti Enosisçi çatışması başladı. Türkiye ilk kez sorunda taraf olmayı kabul etti ve 29 Ağustos’ta Londra’da İngiltere ve Yunanistan’ın katıldığı toplantıda, Türkiye de temsil edildi. Konferans devam ederken, EOKA terörünün Türkleri de hedef almaya başlaması karşısında, İstanbul’da Türk hükümetinin de göz yumduğu mitingler kontrolden çıktı. Daha sonraları 6-7 Eylül Olayları diye anılacak olan yağma ve tahribat, Türkiye’deki Rumlar kadar, diğer azınlıkları da hedef aldı. Aynı zamanda ‘Ya Taksim Ya Ölüm’ sloganı yoğun bir biçimde kullanılmaya başlandı.

1956 - İngiliz Hükümeti, karışıklıkların baş kışkırtıcısı sıfatıyla Başpiskopos Makarios’u Seyschelles Adaları’na sürdü. Birleşmiş Milletler’de Türkiye ilk kez, ‘taksim’ tezini açıkladı. İngiltere, askeri üssünün kalması koşuluyla ‘self-determinasyon’u kabul etmeye yanaştı.

1957 - NATO arabuluculuk görevini üstlenince, EOKA geçici olarak ateşkes ilan etti; Makarios serbest bırakıldı. 15 Kasım’da TMT kuruldu.

1958 - Kıbrıs’ın İngiliz Milletler Topluluğu içinde kalmasına ama Türkiye ve Yunanistan’la da bağlara sahip olmasına dayalı ‘MacMillan Planı’ gündeme geldi.

1959 - İngiltere Başbakanı ve üç devletin dışişleri bakanlarının katılımıyla Zürih Antlaşmaları onaylandı. Cemaat temsilcileri olarak Makarios ve Dr. Küçük de toplantıya katıldılar. 19 Şubat’ta Türkiye, Yunanistan ve İngiltere Kıbrıs Anayasası'nı garanti altına aldı. İngiliz üslerinin devamı kabul edildi. Mayıs ayında Yunanistan Başbakanı ve dışişleri bakanı Türkiye’yi resmen ziyaret etti ve barış rüzgarları esmeye başladı.

1960 - Kıbrıs Anayasası imzalandı. Adaya simgesel Türk ve Yunan birlikleri yerleştirildi. Makarios cumhurbaşkanı, Fazıl Küçük Cumhurbaşkanı Yardımcısı oldu. Bu arada 27 Mayıs 1960’da Türkiye’de ordu yönetime el koydu; 1961 seçimleriyle ülkede tekrar demokrasiye dönüldü.

1963 - Başbakan Karamanlis’in istifası ve ülkeyi terk etmesinin ardından Yunanistan sürekli kabine bunalımları geçirmeye başladı, bu yüzden Kıbrıs üzerinde etkisi azaldı. Makarios kendi girişimiyle yıl boyunca anayasası değiştirme ve Türk Cumhurbaşkanı yardımcısının yetkilerini kısma faaliyetlerini arttırdı. Kasım sonunda ABD Başkanı Kennedy, Makarios’a bundan vazgeçmesini önerdi. Aralık başında da Türkiye tek taraflı değişiklikleri kabul etmeyeceğini bildirdi.

21 Aralık’ta Noel katliamı ile EOKA, Türk cemaatine karşı ‘etnik temizleme ve adadan kaçırma’ politikasını doruğa çıkardı. Eylemleri 1964 Ağustos’unun ortalarına kadar sürdü. 30 Aralık’ta ise Makarios 13 maddelik anayasa değişikliği önerisini açıkladı ama Türkiye buna karşı olduğunu yineledi.

1967 - Yunanistan’da ordu yönetime el koydu (Albaylar Cuntası) ve 1974’e kadar iktidarda kaldı. Subaylar halkın desteğini elde etmek için Kıbrıs’ta EOKA’ya desteği arttırdılar. Türkler iyiden iyiye gettolara sıkıştırılmaya başlandı. Yunan ordusunun 15 bin askeri, gayri resmi olarak adaya yerleştirildi. Türklere karşı sürdürülen soykırımın kesilmesi için Türk ve Yunan başbakanları arasında düzenlenen toplantı bir sonuç vermeyince, Türkiye askeri müdahalede bulunacağını açıkladı. Yunanlılar üç Türk köyünden geri çekilirken arkalarında 24 ölü bıraktılar.

TBMM hükümete müdahale yetkisi verdi. Türk uçakları Kıbrıs üzerinde uçmaya başladı. Donanma ve çıkarma birlikleri harekete geçti. ABD’nin arabuluculuğuyla Yunan birliklerinin geri çekilmesi sağlanınca, Türk harekatı durduruldu. 1964’ten beri Türkiye’de bulunan Rauf Denktaş gizlice adaya gitti. Denktaş, Yunanlılarca tutuklandı ama Türkiye ve ABD’nin baskısıyla iade edildi.

15 TEMMUZ 1974 - Yunanlı subayların yönettiği Ulusal Muhafız Örgütü, Cumhurbaşkanı Makarios’u devirdi ve EOKA-B önderi Nikos Sampson’u ‘cumhurbaşkanı’ ilan etti.

Adadaki İngiliz üssüne sığınan Makarios, Kıbrıs’ı terk etmek zorunda kaldı. Bu suretle Enosis’in gerçekleştirilmek istendiğini anlayan Başbakan Ecevit, garanti anlaşması uyarınca, İngiltere’yi ortak eyleme davet etti. İngiltere’nin katılmaması üzerine,

19 Temmuz’da Türk çıkarma gemileri denize açıldı

20 Temmuz’da denizden çıkarma ve havadan indirmelerle Girne bölgesi kontrole alındı. Ancak Yunan birliklerinin adada garantör olarak bulunan Türk birliğine saldırması çarpışmaları bütün ada yüzeyine yaydı.

22 Temmuz’da Birleşmiş Milletler’in çağrısına uyularak ateş kesildi. Bu girişim sonucu, Kıbrıs’ta Nikos Sampson, Yunanistan’da ise askeri cunta devrildi ve Yunanistan demokrasiye döndü. Ancak Kıbrıs’ta dağınık durumdaki Türklerin güvenliği sağlanamadığı gibi, Girne’deki Köprübaşı da Türk ordusu için yeterli güvenceye sahip değildi.

16 AĞUSTOS 1974 - Cenevre’de sürdürülen barış görüşmelerine rağmen Yunanistan hiçbir uzlaşmaya yanaşmak niyetinde olmadığını gösterdi.Aksine köylerdeki Türkleri öldürmeye devam ettiler. Bunun üzerine Türk ordusu adanın yüzde 37’sini kontrol altına alacak kadar ilerledikten sonra ikinci harekatı sona erdirdi.

1975 - 13 Şubat’ta, Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni kuruldu. Aynı yıl içerisinde bir de nüfus mübadelesi gerçekleşti. Bu mübadele ile Kıbrıs’ın Güney kesimindeki Türkler, kuzey kesimine; kuzey kesimindeki Rumlar da güney kesimine geçti. Nüfus mübadelesi BM gözetiminde gerçekleşti. Çeşitli kaynaklara göre bu tarihten günümüze kadar, Türkiye’den Ada’ya 30-40 bin civarında Türk yerleşimci gönderilmiş durumda.

1977-79 - Denktaş-Makarios(1977) ve Denktaş-Klerides (1979) ile Doruk Anlaşmaları imzalandı. Bu anlaşmalarla, Kıbrıslı Rumlar ilk kez iki kesimli, iki toplumlu federal bir çözümü benimsiyordu.

1982 - Papandreau, 1981 Ekim’inde Yunanistan’daki seçimleri kazandıktan hemen sonra, Şubat 1982’de Kıbrıs’a gitti ve buradaki konuşmasında “Kıbrıs’ın Helenizmin bir parçası” olduğunu söyleyerek, Kıbrıs sorunu ile ilgili bütün tarafların katılacağı bir “uluslararası konferans” toplanması gerektiğini ekledi.

BM Genel Kurulu, Rum tarafının başvurusu üzerine Ada’daki “işgal ordusu”nun derhal çekilmesini ve mültecilerin “isteğe bağlı olarak” geri dönmelerini tavsiye eden kararını aldı. Bunun üzerine KTFD Meclisi, 17 Haziran’da radikal bir adım atarak “Kıbrıs toplumunun self-determinasyon hakkı”na ilişkin bir karar aldı.

1983 - 15 Kasım 1983’te, KTFD Meclisi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) adında bağımsız bir devlet kurulduğunu dünyaya ilan etti. KKTC’nin kurulması, Rum tarafının, Yunanistan’ın ve Batılı devletlerin yanısıra BM Güvenlik Konseyi’nin de tepkisini çekti.

Güvenlik Konseyi, 18 Kasım’da aldığı bir kararla bağımsızlık kararını kınadı. Türkiye’ye yakın bazı devletler KKTC’yi tanımanın eşiğine gelmişlerdi ki, ABD ve İngiltere’nin baskıları ile bu kararlarından vazgeçtiler. 13 Mayıs 1984’te de BM Güvenlik Konseyi 550 sayılı kararı ile KKTC’nin ilanını ayrılıkçı bir hareket olarak tanımladı.

1984-1990 - KKTC’nin kurulmasından sonra toplumlararası görüşmeler yeniden başladı. KKTC kurulurken, 1977-79 Doruk Anlaşmalarına atıfta bulunularak, iki toplumlu, iki kesimli federal bir çözüme kapılar açık bırakılmıştı. Görüşmeler sürecinde; New York’ta 17 Ocak 1985’te ve 29 Mart 1986’da BM Genel Sekreteri’nin hazırlamış olduğu ‘Kıbrıs Üzerine Anlaşma Taslağı’, Kıbrıs Türkleri tarafından kabul edilip, Rumlar tarafından reddedildi. 22 Mayıs 1987’de AB ve ‘Kıbrıs’, 18 aylık görüşmeler sonucunda Gümrük Birliği protokolü başlattı. Ocak 1988’de Anlaşmanın tüm Ada’yı kapsamasına karar verildi. 1990’daki iki taraf arasındaki New York Zirvesi de başarısızlıkla sonuçlandı.

1990 - BM Güvenlik Konseyi, bu tarihte 649 sayılı kararını aldı. Bu kararla BM, Ada’daki her iki tarafı da, kabul edilebilir bir çözüm bulma yolunda çaba göstermeye çağırdı. Aynı karar böyle bir çözümün iki toplumlu, iki kesimli bir anlayışa sahip olması ve çözümün siyasi olarak iki eşit toplum liderinin direkt görüşmeleri yoluyla sağlanması gerektiğini vurguladı. Kararın, Kıbrıs Sorunu’nu 1974’te değil de, 1960’lara hatta öncelerine dayandırması bir başka önemli nokta idi. 1990 Temmuz’unun ilk haftası içinde Kıbrıs Rum Yönetimi “Kıbrıs” adına AB’ye üyelik için başvurdu. BM’nin ve Türk tarafının uyarılarına rağmen topluluk 11 Eylül 1990’da bu başvurunun normal süreç içinde değerlendirilmesini kararlaştırdı.

1991 - Turgut Özal, 1991’de Kıbrıs konusunda bir ‘dörtlü konferans’ toplanmasını önererek, o güne kadar sorunun iki toplum arasında görüşülmesi gerektiğini savunagelmiş olan Türkiye’nin bu anlayışına da değişiklik getirdi. Özal’ın önerisine göre Kıbrıs sorunu; KKTC, Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkiye ve Yunanistan arasında ele alınmalıydı. 28 Haziran 1991’de BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar, BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporda Türkiye’nin önerdiği Dörtlü Doruk Toplantısı’nı kabul ettiğini belirtti.

1992 - 100 paragraftan oluşan BM Fikirler Dizisi, tarafların onayına sunuldu. New York’ta sürdürülen görüşmelerin ardından, BM Genel Sekreteri Butros Gali, toprak düzenlemeleri ve anayasal konuların tümünü kapsayacak bir paket anlaşma hazırladı. Türk tarafı 100 paragraftan 91’ini onayladığını açıkladı. Rum tarafında ise, Kıbrıs Rum lideri Yorgo Vasiliu paketi onaylarken, daha sonra iktidara gelen Glafkos Klerides ile bu pakete karşı çıktı.

1993 - AB, Haziran 1993’te Kıbrıs’ın tam üyelik için gerekli şartları taşıdığını belirten görüşünü yayınladı. Aynı yıl Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi arasında Ortak Savunma Doktrini imzalandı.

1994 - BM Genel Sekreteri Butros Gali’nin girişimleriyle ortak anlaşma zemininin oluşturulması amacıyla ‘Güven Arttırıcı Önlemler Paketi’ düzenlendi. ABD’nin destek verdiği pakete Rum tarafı karşı çıkınca 1994’te rafa kaldırıldı.

1996 - 3 Haziran’da bir Kıbrıslı Rum asker, BM denetimindeki bölgede bir Kıbrıslı Türk asker tarafından vurularak öldü. 11 Ağustos 1996’da Kıbrıslı Rum motosikletçiler, Yeşil Hat’tı geçmeye kalkışınca Kıbrıslı Türk göstericiler ve Türk askerleri ile çatıştı. 70’ten fazla kişi yaralandı. Bir Kıbrıslı Rum öldü.

14 Ağustos 1996’da Kıbrıs’ta Derinya bölgesinde Türk güvenlik güçleri, Türk bayrağını indirmeye kalkışan bir Rum gencine ateş açtı. Rum genç hayatını kaybetti. 8 Eylül 1996’da Güney Kıbrıs tarafından açılan ateş sonucu bir Türk askeri öldü, biri yaralandı.

13 Ekim 1996’da Kıbrıs Türk kesimine geçen bir Rum, Kıbrıslı Türk askerlerince öldürüldü.

6 Şubat 1997’de Kıbrıslı Türk ve Rumlar birbirine ateş açtı. Ölen ya da yaralanan olmadı.

1997 - 4 Ocak’ta Kıbrıslı Rumların, Rusya’dan S-300 yerden havaya 150 km. menzilli füze alımına ilişkin anlaşmaya imza koyması uluslararası arenayı ve dolayısıyla hassas Türk-Yunan ilişkilerini karıştırdı. Türkiye, Kıbrıslı Türklerin güvenliğini tehdit edecek herhangi bir gelişmeye göz yummayacağını açıkladı. İngiltere ve BM de anlaşmaya sert tepki gösterdi.

24 Şubat 1997’de AB, Kıbrıs’ın AB’ye tam üyeliğine ilişkin geleneksel tavrını değiştirerek, Kıbrıs’ın AB’ye tam üyeliğinin gerçekleşebilmesi için Ada’da önce siyasi bir çözümün şart olduğunu açıkladı ve Yunanistan da bu açıklamaya tepkilerini bildirdi. AB, ilk defa topluluğa tam üyelik konusunda Kıbrıs Türklerinin de dikkate alınması gerektiğini, tam üyelik görüşmelerine Ada Türklerinin de katılması gerektiğini belirtmek suretiyle net bir şekilde ifade ediyordu. Yunanistan Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos, bu açıklamaların hemen ardından, AB’nin Doğu’ya doğru genişlemesini veto edeceğini açıkladı.

1999 - AB’nin 10-11 Aralık 1999’da yaptığı Helsinki zirvesinde Türkiye’nin AB’ye tam üyelik için adaylığı resmi olarak kabul edildi. Türkiye için tarihi bir öneme sahip olan bu zirvenin sonuç belgesinde genişleme sürecindeki Türkiye’nin konumu ve Kıbrıs sorunuyla ilgili özel maddeler de yer aldı. AB Helsinki zirvesi Buna göre “Avrupa Birliği Konseyi, 3 Aralık tarihinde New York’ta Kıbrıs meselesinin kapsamlı bir çözümüne yönelik olarak başlatılan görüşmeleri memnuniyetle karşılar ve BM Genel Sekreteri’nin bu süreci başarıyla sonuçlandırma yönündeki gayretlerine güçlü desteğini ifade eder. Avrupa Birliği Konseyi, politik bir çözümün Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne katılımını kolaylaştıracağının altını çizer. Üyelik müzakerelerinin tamamlanmasına kadar kapsamlı bir çözüme ulaşılamamış olursa, Konsey’in üyelik konusundaki kararı, yukarıdaki husus bir ön şart olmaksızın verilecektir. Bu konuda, Konsey tüm ilgili faktörleri dikkate alacaktır.” denildi.

2000 - AB Komisyonu’nun 7 Kasım 2000’de açıkladığı ve Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecindeki “yol haritasını” çizen Katılım Ortaklığı Belgesi’nde (KOB) yer alan Kıbrıs’la ilgili ifadeler Türkiye-AB arasında büyük bir krize neden oldu.

Ada, Türkiye için neden önemli ?


Kurtuluş Savaşı yıllarında Misak-ı Milli sınırları içinde Kıbrıs da bulunuyordu. Ancak bu tarihte Kıbrıs artık İngiliz egemenliğine geçmiş ve Türkiye Ada üzerinde herhangi bir hak talep edemeyeceğini belirtmişti. Bu nedenle, Türkiye 2. Dünya Savaşı yıllarına kadar Kıbrıs konusundaki gelişmeleri uzaktan izleyebildi.


1821 yılında Yunanistan'da isyanın başlamasından sonra, Kıbrıs'taki milliyetçi Rumların başını çeken Kilise, bir isyan hazırlığına girişir. Fakat dönemin Osmanlı valisi bu isyan planlarını öğrenerek, isyancıların bir kısmını idam eder ve diğerlerini sürgüne gönderir. Bu kişiler 1821 yılı sonlarında Roma'da toplanarak ilk Enosis bildirisini yayınlarlar. Tüm Hıristiyan Krallarına çağrıda bulunarak, Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhakı için yardımcı olmalarını isterler. 1878'de Osmanlı Devleti, Rusya'ya karşı diplomatik desteğin bedeli olarak Kıbrıs'ı İngiltere'nin "geçici yönetimi"ne bırakır.

Ada'yı Osmanlı hükümetinden kiralayan İngiltere, 1914 yılında Osmanlı Devleti'nin 1.Dünya Savaşı'na katılmasından yararlanarak, Kıbrıs'ı ilhak eder. Bu yönetim devri, Kıbrıs Rumları arasında Enosis'in gerçekleşeceğine dair umutları artırır. Hatta bu durum, 1915 yılında İngiltere'nin Kıbrıs'ı Yunanistan'a teklif etmesiyle daha da somutlaşır.

Neticede, 1571'den 1914'e kadar, neredeyse 4 asır Türk hakimiyetinde kalan Kıbrıs, bir takım oldu-bittilerle elden çıkar; Kıbrıs ve Kıbrıs Türkleri'nin hayatında yeni bir dönem başlar.

Bu dönem Türkiye'nin NATO'ya girdiği yıllarda (1952) Kıbrıs'ın da Yunanistan'a bağlanma girişimleriyle sonuçlandı. 1950-55 yılları arasında Türkiye'nin Kıbrıs politikası, İngiltere yönetiminin korunması, bu statüde değişiklik olacaksa Türkiye'nin de söz sahibi olması gerektiği yönünde şekillenmiştir. 1958-60 yılları arasında ABD ve İngiltere, Türkiye ve Yunanistan arasında Kıbrıs'ın taksim edilmesi fikrini gündeme getirmiştir. Türkiye o dönemde İngiltere'nin Ada'da askeri ve siyasal varlığını Türklerin bir güvencesi olarak görmekteydi. Diğer yandan Rumların arasında İngiltere karşıtı haraketlerin artması İngiltere'nin Kıbrıs politikasında değişikliklere yol açtı. İngiltere, Türkiye'nin Ada politikasında söz sahibi olmasını desteklemeye başladı. 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'nde Türkler ve Rumlar görünürde eşit statülerde devlet yönetiminde rol oynamışlardır. Yunan kökenli terör örgütlerinin Kıbrıs Türkleri'nin güvenliğini tehdit etmesi üzerine 1960-74 yılları arasında Türkiye'nin Kıbrıs politikası, Ada'daki soydaşlarımızı "garantör devlet sıfatı" ile korumak olarak belirlenmiştir.

1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekatı ile birlikte daha önce dile getirilen Kıbrıs'ın taksimi konusu fiilen gerçekleştirilmiş olur. Türkiye'nin Kıbrıs'a askeri müdahalesi sonrası Kıbrıs Rum toplumu ve Yunanistan, konuyu sürekli milletlerarası platformlara taşımışlardır. Zaman zaman başarılı olan bu Rum-Yunan taktiği karşısında Türkiye ve Kıbrıs Türk toplumu, bir yandan, iki taraflı iki toplumlu bir federasyon fikrini savunurken diğer yandan da uluslararası siyasi temayüllere veya Kıbrıslı Rumların çeşitli adımlarına göre yeni siyasi kararlar aldılar. Bu kapsamda Kıbrıs Özerk Türk Yönetimi, önce Kıbrıs Türk Federe Devleti ve arkasından da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne dönüştü. Son zamanlarda Kıbrıs Rum halkının Avrupa Birliği'yle birleşme yönünde almış olduğu kararlar konuya yepyeni bir boyut kazandıracak mahiyettedir.


Kıbrıs Rum Bölgesi'nin AB'ne üye olması, bir taraftan Yunanistan açısından Enosis'in gerçekleşmesi anlamına gelmekte iken; diğer taraftan Kıbrıs sorununun taraflarından birisinin birleşik Avrupa devletleri arasında yer alacağı manasındadır. Böyle bir gelişmeye seyirci ve sessiz kalamayacağını açıklayan Türkiye ve KKTC, bu durumun gerçekleşmesi halinde Kıbrıs Türk Bölgesi'nin de Türkiye ile birleşeceğini ve bütünleşeceğini ilan etmişlerdir.

Kıbrıs Haritası için tıklayınız!

13:15



Garacocco: Siyah susam
Gave: Kahve
Gabira: Kızarmış ekmek
Buncaccık: Minicik
Guli: Yavru köpek
Beytambal galsın: Eksik kalsın
Gancelli: Bahçe kapısı
Avlu: Bahçe
Gıccatcık: Kızcağız
Bandabulya: Lefkoşa'daki Belediye Çarşısı
Gilli: Erkek eşek
Susta: Yay
Magarına bulli: Makarna & tavuk
Mısmıl: Kaliteli/Sağlam
Basbalya: Tokat
Belesbit: Bisiklet
Ispaho: İnce ip
Hasba çıkar: Kes sesini
Harnıp: Keçiboynuzu
Ziligurti: Kes sesini
Yusuf: Mandalina
Sakgulli: Torba
Napang?: Nasılsın?
Sakgo: Mont/Ceket
Macun: Reçel
Fanella: Fanila
Genne: Kendine
Yüro: Tur atmak
Hade: Haydi
Tekne: Evye
Peşgir/Tor: Havlu
Bitda: Börek
Potin: Ayakkabı
Piron: Çatal
Bandofla: Terlik
Çakizdez: Yeşil zeytin
Domularga/Domadez: Domates
Gurgura: Boğaz
Badadez: Patates

Bullez: Yer elması
Gulumbra: Bir çeşit turp
Babutsa: Diken inciri
Babuç/Babıç: Pabuç
Haçan da: Ne kadar çabuk!
Haçana beş?: Kaç kere?
Basdiç/Pasdiş: Acı badem kurabiyesi
Gusbo: Kazma
Zibil: Çöp
Pünez: Raptiye
Govcalamak: Kovalamak
Fago: Çok ileri derecede görme sorunu olan
Fica: Yosun
Alizavra/Mişaro: Gökyeşil (Kertenkele)
Gakgalli: Sümük
Deplek: Darbuka
Lamarina: Sac
Lamicana: Su şişesi
Belo: Köpek
Pataniya: Battaniye
Öteğü gün: Önceki gün
Gadef: Kadeh
Tayka: Dakika
Isbano: Köse
Van Kamyonet
Böğce: Bu gece
Birceğez: Bir tane
Pirili: Misket
Zevlemek: Alay etmek
Gındırık: Aralık bırakmak
Maksıl: Mahsül
Leymonatda: Limonata
Golifa zannetding galiba: Kolay sandın galiba
Kakdırmak: İtmek
Vordo/Vosgo/Guello: Aptal
Kakma: Tekme
Haksilo: Kes sesini
Şafk: Işık
Bavuri: Bidon
Seki: Basamak
Göyver: Koy ver
Lengger: Kova
Pisgot: Bisküvi
Ciracık: Yaşlı Rum kadını
Gabbal: Durmaksızın
Tapba lamarina: Hızlı giden araba
Bariya: Arkadaş grubu
Gapbella: Bere
Glaç: Debriyaj
Boru: Korna
Solina: Boru
Dümen: Direksiyon
Garavulli: Salyangoz
Pasedembo: Kabak çekirdeği
Gatsavida: Tornavida
Gatsot: Cimri
Pensa: Kerpeten
Bas: Otobüs
Managül: Oje
Gırmızılık: Ruj
Gorniz: Korniş
Darı: Mısır
Oraşda: Orada
Guduru: Ezbere
Laşga: Gevşek
Lera: Pis
Cirilenmek: Yuvarlanmak
Mavrobullo: Cikla
Ahrisdo etmek:Pert olmak
Sellos etmek: Gevşemek
Cıvır: Genç kız
Aksona: Dingil
Ayrelli: Kuşkonmaz
Gabira: Kızarmış ekmek
Mikşa: Ağaç yapışkanı
İsviç: Araba anahtarı
Mıh: Çivi
Garyola: Yatak
Gannebba: Koltuk
Maccez olmak: Sıkıştırılmak, sıkışmak.
Monobadi: Patika
Ohto: Set, tarla sınırı
Peki: Kapı Sürgüsü
Milingidi: Kirli, pis olan kimse
Loddo: Şişman olan kimse
İskemle: Sandalye
Farımak: Vazgeçmek, çekilmek
Fışgı: Gübre
Eğrimboz: Eğri büğrü
Ditzi: Çok zayıf
Ditsiro:1-Çıplak 2-Çok fakir
Çarta: Büyük çukur tabak
Çıngı: Az
Bullaga: Oval
Barabonti: Dolandırıcı
gap ilacı: Deterjan
Isgarta: işe yaramaz
Gumri: Çimento
Ceryan/Ceyran: Elektirik
Gabare: Genelev
Hover: Elektirikli süpürge
Golla: Yapışkan
Mop: Paspas
Perisgan: Kavanoz

12:52

Mücendra Pilavı
Malzemeler (6 kişilik)
250 gr. Yeşil Mercimek,190 gr. Pirinç,1 adet orta boy kuru soğan,60 gr Ayçiçek yağı,800 Gr (dört bardak) su.

Hazırlanışı;
Kuru soğanı soyduktan sonra yemeklik olarak doğra bir kenarda hazır tut. Yeşil mercimekleritemizleyip yıkadıktan sonra 30 dakika suda pişir.
Bu arada bir tavada ayçiçek yağını kızdırdıktan sonra soğanı kızart. Kızarmış soğanı 30dakika pişmiş mercimeğin üzerine ilave et. Daha sonra ayıklanıp temizlendikten sonra yıkanan pirinci de bunun üzerine ekle ve 40 dakika daha pişir. Afiyet olsun.


Hellim Böreği;
Hellim peynirini düz beyaz peynir gibi bir kere tadın ancak sofranızda Hellim peynirini çok değişikşekillerde tadabilirsiniz.Hellimi öncelikle tefal tavada ızgara yaparak tadın.Çelik tavada hafifçe erittiğiniz tereyağın içinde kızartarak tadına bakın.Pikniğe gittiniz kebapları ızgara yaptınız ancak doymadınız! Ne yapsak ki diye sormayın.Yanınızda Hellim peyniri varsa, ızgara yapmayı deneyin. Nefis bir tadı olacaktır.

Malzemeler;
1,5 su bardağı un (yaklaşık 300 gr)3/4 bardak su (yaklaşık 150 gr)1/4 Çay bardağı ayçiçek yağı (15 gr)300 gram rendelenmiş hellim5 orta boy soğan (yaklaşık 250 gr)1/2 Çay bardağı ayçiçek yağı

Hazırlanışı;
Yemeklik doğranan soğanlar yağda kızartılır. Biraz soğuduktan sonra Hellim rendesi ile karıştır. Biraz karabiber ilave et.Elinizdeki unu yoğurarak hamur oluşturun. Bu hamura 3/4 çay bardağı ayçiçek yağını ekleyerek iyice yoğurunve iki pezi (iki parça) yufka olarak aç.İkinci parça yufka bir kenarda dursun. Ortaya koyduğunuz yufkanın üzerine birazönce hazırladığınız soğanlı hellim rendesini parçalar halinde yerleştirin. Yufkanın üzerinde yaklaşık 30 öbek halinde hellimi yerleştirdikten sonra ikinci parça yufkayı bunun üzerine ört.İkinci yufkayı birincinin üzerine yerleştirdikten sonra öbek öbek yerleştirdiğin hellimlerin kabartıları kendini belliedecek. Bir tabağın ya da tencere kapağının kenarını kullanarak bu öbekleri ortada kalacak şekilde kes.Böylece 30 parça börek oluşacak.
Hazırladığınız bu börekleri sıcak yağda veya ocakta kızdırılmış saç üzerinde pişirin.

Şeftali Kebabı;

Tarihi; Bir sokak kebabcısı olan Ali usta bu kebabı keşfetmiş.Musterileri cok begenmis ve adını sormus.Ali Usta kendi icat ettigi bir sey oldugu icin ismini de kendi bulmus.ŞEF ALİ KEBABI demis. Fakat seneler gectikten sonra bu Şeftali Kebabı olmuş.İşte size tarfi:


Malzemeler; Yarım kilo dana kıyma250 gr. koyun gömlekYaklaşık 100 gr kuru soğanyarım demet maydonoz1 çay kaşığı tuzbiraz karabiber

Hazırlanışı; Kuru soğanı soyduktan sonra olabildiğince ince doğrayın.Maydonozları iyice yıkayıp kurumasını bekledikten sonra küçük küçük kıyın.Dana kıymaya ilave ettiğin soğan, maydonoz, tuz ve karabiberle iyice yoğurun.Daha sonra yoğurduğun harcı şekillendirerek köfte biçimine getirin. Şeftali kebabının köftesi genellikle irice olurKasaptan alacağın koyun gömleği açtıktan sonra (Her kasapta her zaman bulamayacağınız için kasabınıza önceden sipariş verin) hazır- ladığınız köfteleri rahatça sarabilecek büyüklükte parçalara ayırın..Köfte biçiminde hazırladığınız malzemeyi gömlekle silindir biçiminde sararak şişe geçirinIzgarada pişireceğiniz şeftali kebabını afiyet olsun...

01:23


Kıbrıs'ın Coğrafi Konumu;


Kıbrıs Akdenizde bir ada. Kuzeyinde 65 km mesafe ile Türkiye, doğusunda 112 km mesafe ile Suriye, 267 km ile İsrail, 162 km ile Lübnan; güneyinde 418 km ile Mısır; batısında ise 965 km ile Yunanistan yer almaktadır. Kıbrıs, Akdeniz'in Sicilya ve Sardinya'dan sonra üçüncü büyük adasıdır. Kıbrıs adası 30.33 ve 35.41 eylemleri ve 32.23 ve 34.55 boylamları arasındadır. KKTC'nin yüzölçümü 3.355 km²dir. Yaklaşık olarak ada sahillerinin yarısı KKTC sınırları içerisindedir.
Ekilebilen % 45 lik verimli arazinin % 20 si sulanmaktadır. KKTC genelinin % 20 si ormanlık olup yoğun bir ağaçlandırma programı devam etmektedir.
1571 yılında Türkler tarafından fethedilmiş, 1878 yılında İngilizler tarafından işgal edilmiş, 1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla bağımsızlık kazanmış, 1974'de Yunan darbesi ertesinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekatı sonucu adada iki ayrı devlet oluşmuştur. Nüfusun yaklaşık %78 i Yunan (Rum), %18'si Türk'tür. En büyük şehir Lefkoşa (Lefkosia/Λευκωσία)'dır. Günümüzde ada iki ayrı cumhuriyet tarafından yönetilmektedir: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Güney Kıbrıs Rum Kesimi (Kıbrıs Cumhuriyeti)

İklim

Kıbrıs'ın iklimi tipik bir Akdeniz iklimidir. Yazları uzun ve kurak, kışları kısa ve yağmurludur. Yıllık ortalama sıcaklık 19ºC'dir (66ºF). Yaz ortası sıcaklık 40ºC (105ºF) civarında seyretmektedir ve Akdeniz'deki en sıcak deniz olarak ortalama 21ºC'dir (75 Fº). Kışın hava oldukça yumuşaktır ve yıllık ortalama 500mm yağmur düşmektedir.



Bitki örtüsü
Yaprağını dökmeyen, çamgiller, turunçgiller, zeytingillerin yanı sıra makilik, yaprağını döken ağaç, bodur ağaççıklar, ağaç ve çalılıklarla değişik çiçek türleri Kıbrıs'ın genel bitki örtüsünü oluşturur.

Flora
Kıbrıs'ın eşsiz Akdeniz iklimi doğal zenginliğin oluşmasında büyük bir etken olmuştur. En yaygın orman tipi ağaç türleri çam, servi, meşe ve sonradan adada yetiştirilen okaliptüstür. Kıbrıs'ta 150'ye yakın değişik türde Gramineae out dahil, doğal olarak yetişen tahmini 1900 çeşit çiçekli bitki bulunmaktadır. Dünyada bilinen orkide türlerinden 30'u sadece Kıbrıs'ta yaşamaktadır.
Dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan ve yalnız Kıbrıs'ta yetişen 19 bitki türü bulunmaktadır.


Fauna
Kıbrıs gerek adada yaşayan, gerekse kıtalar arasında göç eden hayvanları barındırması nedeniyle zengin hayvan türüne sahip bir ülkedir. Kuzey Kıbrıs coğrafik konumu nedeniyle Afrika ve Doğu Avrupa arasında kuşların konaklama ve yumurtlama merkezidir. Adada bulunan 350 türden 7 türü endemiktir. Ayrıca 26 farklı çeşit sürüngen ve amfibyum da yaşamaktadır.
Kıbrıs'ın eşsiz sahilleri ayrıca Akdeniz'de nesli tükenmekte olan caretta caretta ve chelonia mydas kaplumbağaları için uygun yumurtlama merkezleridir.
Karpaz Milli Parkı'nda 250 civarında özgürce yaşayan yabani eşek bulunmaktadır.

01:11


Deniz Kaplumbağaları

Caretta Caretta & Chelonia Mydas

Göç eden canlıların en ilginç örneklerinden biri denizkaplumbağalardır. Brezilya kıyıları açıklarında yaşayan Yeşil deniz kaplumbağaları 2000 km. yüzerek Atlantik Okyanusu ortalarındaki Ascension Adası'nda yumurtlarlar. Kumdaki çukurlara gömülü yumurtalardan çıkan yeni doğmuş kaplumbağa yavruları hemen denize yönelirler. Açık denizde yetişkin haline geldikten sonra da yumurtlamak için tekrar Atlantik Okyanusu'na doğru yönelirler.Su kaplumbağaları, yumurtalarını bırakmak için sahile çıktıklarında, tuzlu gözyaşı dökerler. Bunun sebebi, gözlerinin kenarındaki bezlerden vücutlarındaki fazla tuzun atılmasını sağlamaktır. Kaplumbağalar denizde yüzerlerken tuzlu su içerler ve vücutlarındaki fazla tuzdan kurtulmaları gerekmektedir.



Caretta caretta adı neredeyse Akdeniz'deki kumsalları­mıza yuva yapan deniz kaplumbağalarının genel adı olarak kullanılıyor. Böylece denizlerimizde yaşayan di­ğer kaplumbağa türlerine kısmen haksızlık yapılıyor. Bunun nedeni, belki kelimenin kolay söylenmesi belki de daha doğudaki Akdeniz kumsallarımıza yuva yapan Chelonia mydas'm. (yeşil denizkaplumbağası) ve henüz yuva yaptığı tesbit edilmemiş ancak denizlerimizde dolaşan başka türlerin de olduğunun fazla bilinmemesidir. Denizkaplumbağaları yuva yaptıkları ölçüde tanınıyor dersek yalan olmaz. Çünkü en çok tanınan Caretta caretta türü, yaklaşık 180 km olan ülkemizdeki yuvalama alanlarına her yaz yaKlaşık 2000 (1300-2700) yuva yaparken, Chelonia mydas ortalama 900 (700-1200) yuva yapmaktadır. Her dişinin bir sezonda ortalama 3 yuva yaptığını kabul edersek, her yaz kumsallarımıza 450-900 dişi Caretta ve 230-400 Chelonia ergin dişisi yuva yapmak için gelmektedir. Bu sayılara henüz miktarı hakkında pek bilgi sahibi olmadığımız erkekler ve genç bireyler de eklenirse Türkiye kumsallarının ve bu kumsallara yakın beslenme bölgelerinin, Akdeniz'de bu türlerin devamlımhlığının sağlanması açısından ne kadar öneme sahip olduğu açıkça anlaşılacaktır.Yukarıdaki bilgileri sağlayan çalışmalar, Türkiye kumsallarında kapsamlı olarak 1988 yılında başlamıştır. Gnümüzde de değişik üniversiteler ve gönüllü kuruluşlarca sürdürülmektedir. Bu çalışmalarda genel olarak, denizkaplumbağalarının kumsala çıkışları belirlenmekte, gelen dişiler markalanmakta, yuvalardaki yumurtalar kafesler yardımıyla korunmakta, yerleri değiştirilmekte ve predasyon gibi tehlikeler tanımlanarak yuvadan çıkan yavrular ve bunların ne kadarının denize ulaştığı, ne kadarının öldüğü, ne kadarının yumurtada gelişmesini tamamlayamadığı gibi bilgiler toplanmaktadır.Denizkaplumbağalarını inceleyen akademik çalışmaların artmasıyla yukarıdaki bilgilere ek olarak, dişilerin her sezon niçin aynı kumsala yuva yapmak için geldiği ve denizkaplumbağalarının kış döneminde nerelerde dolaştıkları gibi bilgiler uydu aracılığıyla elde edililmektedir. Farklı kumsallara yuva yapan kaplumbağaların genetik olarak birbirlerinden farklılıkları gibi konular, cinsiyet kromozomları olmayan (yumurtadan çıkacak yavrunun cinsiyetini yumurtanın bulunduğu ortamın sıcaklığı belirlemektedir) bu türlerin cinsiyetlerinin hangi sıcaklıklarda dişi, hangi sıcaklıklarda erkek olduğu araştırılmaktadır. Giderek ısımnan dünyamızda, özellikle çevreye bağlı cinsiyet belirlenmesi nesli tükenmekte olan denizkaplumbağaları açısından çok önemlidir. Çünkü sadece dişilerin olduğu bir tür korunmuş sayılamaz. Denizkaplumbağalarının neslinin tükenmemesi için bunların yuvalama alanları ve yuvalarının korunması kadar, denizlerimizin de hem kirlilik, hem de yapılan zararlı faaliyetler açısından kontrol edilmesi gerekmektedir. Yalnızca dişiler doğdukları kumsala yuva yapmak için geri gelirlerken ve gençler sahillerimize yakın beslenme bölgelerinde bulunmaktadırlar. Bu ortamda bunlara yönelik yapıları her tür zararlı faaliyet onların yaralanmalarına ve ölmelerine yol açmaktadır. Yumurtadan çıkan yavruların ancak %3'ünün ergin safhasına ulaşabildiğini kabul edersek neslin devamının sağlanmasında yaralı ve hasta ireylerin tedavileri de büyük önem taşımaktadır. Her yönüyle bir açık hava müzesi olan ülkemizin bütün değerlerinin korunması gerekmektedir. Denizlerimizdeki denizkaplumbağalârının araştırılması ve daha ayrıntılı çalışmalar yapılması konusunda kurumlar, üniversiteler, dernek ve diğer gönüllü kuruluşlarla işbirliği sağlanmalıdır .
Yaklaşık yüz milyon yıldır adamızın suları, Yeşil Baş (Chelonia Mydas) ve Logger Head (Caretta Caretta) kaplumbağaları tarafından ziyaret edilmektedir. Yeşil Baş sadece aramızda, Türkiye'nin güney doğu kıyılarında ve bazen de İsrail'de yumurtlama yapmaktadır.

Bu büyüleyici canlılar, yumurtlamak için Mayıs ve Ağustos ayları arasında Kıbrıs'ın kumsallarına gelmektedirler. Yumurtlama yaptıkları kumsallardan biri olan Alagadi, koruma altına alınmıştır.
Güneşin batışından sonra hava karardığında, bazen kabukları 100cm'den fazla olan yetişkin dişi kaplumbağalar kumsalda yumurtlamaya uygun bir yer ararlar. Türlerine bağlı olarak 65 ile 110 adet arasında yumurta bırakırlar. Her bir kaplumbağa 10-15 gün arayla beş ila altı kez yumurtlar. Yumurtlama tamamlandığında yorgun düşen dişi kaplumbağa denize geri döner. Tekrar yumurtlama yapmak için aynı plaja iki yıl sonra yeniden gelir.
Ekolojistler ve öğrenciler, nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan deniz kaplumbağalarının korunmasına yardım etmek amacıyla yumurtlama alanlarında gözlemlerde bulunmaktadırlar. Ziyaretçiler için de bu doğa olayını gözlemlemek heyecan verici bir deneyimdir. Carettaları izlemek istiyorsanız gece kumsalda kamp yapan gruplara katılabilirsiniz, koruma amaçlı gönüllü grubundan oluşan bu gruplar her yıl düzenli olarak dünyanın heryerinden gelip kaplumbağaları izlemektedirler.

00:39

Kültür ve Sanat

Gelenek, Görenek ve Adetler
Toplum hayatında gelenek, görenek ve adetlerin en güzel yansıdığı ve ortaya çıktığı ortamlar çeşitli törenler ve kutlama günleridir. Bunlar arasında düğünler, sünnet törenleri, bayram törenleri, çocuk doğumu, çocukların okula başlaması yer almaktadır. Kıbrıs Türk toplumunun karakteristiklerinden biri de “Konuk Ağırlama” tarzıdır. Bu durum, tüm dünyada bilinen geleneksel Türk konukseverliğinin bir yansımasıdır. İkram yapılırken her zaman yaşlı kişilere öncelik tanınması adettendir. Kıbrıs insanı, ikramda önceliği daima kahveye vermiş, bunun yanı sıra şerbetler de tercih edilmiştir. Bunlar arasında bal, gül, şeker, harup ve macun şerbetleri baştadır. Çeşitli meyvelerden hazırlanan macun sunumu da ayrı bir zevktir.

Halk Dansları
Kıbrıs Türk halkı, çeşitli etkinliklerde (düğün, kına gecesi, ekin kaldırma gibi) halk dansları oynamaktadır. Bu danslar genellikle Karşılamalar, Mendil Oyunları, Zeybekler, Kadın Oyunları, Dramatize Oyunlar ve Kasap Oyunları sırası izlenerek oynanılır. Karşılamalar, “Kadın ve Erkek Karşılamaları” olarak gruplandırılır. Kadınların oyunun temposu genellikle daha ağırdır. Karşılamalar dört kısımdan oluşmakta olup, dört ayrı ritme sahiptirler. Mendil oyunları veya sirtolar; orta hızda, neşeli ve erkekçe figürler içermektedir. Başlıca sirtolar olarak; Aziye sirtosu, İskele sirtosu, Karagözlü sirtosu, Kına sirtosu sayılabilir.


Geleneksel El Sanatları / Yemeniler
Geçmişte yemenilerin kullanımı oldukça yaygın olup, çeşitli süslemeleriyle kadın dünyasının zenginliğini ortaya koymaktaydı. Kıbrıs’ta kullanılan yemeniler genelde tam kare biçiminde olup; önceleri sadece kenarlarına motif işlenir, iç kısımları sade bırakılırdı.Daha sonra yemenilere dal ve çiçek motifleri basılmaya başlandı. Günümüzde yemeni modern anlamda eşarp olarak gelenek başka bir düzlemde sürdürülmektedir.

Geleneksel El Sanatları / Lefkara İşi
Lefkara işi Kıbrıs’ta yapılan yerel el sanatlarının en önemlilerinden birisidir. İlk olarak, Lefkara köyünden çıktığı için bu adı almıştır. Lefkara işi 2 grupta toplanır; “Keten üzerine Lefkara işi” ve “İğne işi Lefkara”. İkisinin de işlemesi sırasında yastık kullanılır. Lefkara işi geçmiş dönemlerde halkın kendi kullanımı için yapılırken, sonraları ticari amaçlı olarak ve günümüzde özellikle turistik el işleri kapsamında yapılmaktadır.

Geleneksel El Sanatları / Hesap İşi
Bu iş daha çok Lapta ve Kazafana bölgesinde yaygın olarak yapılan bir el sanatı türüdür.


Geleneksel El Sanatları / Bitkisel Örücülük
Kendiliğinden yetişen veya kültürü yapılan bazı bitkilerin sapını, yapraklarını, ince dallarını ya olduğu gibi yada yararak ince şeritler haline getirdikten sonra çeşitli şekillerde değerlendirme işidir. Kıbrıs’ta örücülüğün en yaygın olduğu yerler Mesarya ve Karpaz bölgeleridir.

Kuzey Kıbrıs Mutfağı
Kıbrıs mutfağı, tarih boyunca değişik kültürlerden etkilenmiştir. Bu yüzden tamamen Kıbrıs’ a ait herhangi bir yemek yoktur. Fakat orijinlerinde yapılan ufak değişikliklerle Kıbrıslılar lezzetli yemekler yaratmayı başarmışlardır.Her yemek kendine özgü bir lezzet taşır, yemeğin pişirilmesi ve sunumu Kıbrıs insanın karakterini yansıtır. ‘ Molohiya ’ Arap orijinli bir yemek olmasına rağmen hazırlanışı lezzeti ve sunumu ile Kıbrıs lezzetlerindendir. Bazı yemeklerin adı, hazırlanışı ve lezzeti bölgeden bölgeye farklılık gösterir. Kuzey Kıbrıs damak zevki olanların uğrak yeridir. Çeşitli sebze yemekleri, ızgaralar, hamur işleri, balık, çorbalar, kebaplar, lahmacun ve pideler Kıbrıs mutfağının sadece bir kısmıdır. Bir çok meze çeşidi, tatlılar, kekler, aparatif olarak yenilebileceği gibi ana yemeklerden sonra da yenilebilir. Yerel mutfağın dışında birçok restorantta Çin, İtalyan, Fransız ve Hint yemeklerini tadabilirsiniz.

23:55




KIBRIS MUTFAĞI, tarih boyunca değişik kültürlerden etkilenmiştir. Bu yüzden tamamen Kıbrıs’ a ait herhangi bir yemek yoktur. Fakat orijinlerinde yapılan ufak değişikliklerle Kıbrıslılar lezzetli yemekler yaratmayı başarmışlardır.Her yemek kendine özgü bir lezzet taşır, yemeğin pişirilmesi ve sunumu Kıbrıs insanın karakterini yansıtır. ‘ Molohiya ’ Arap orijinli bir yemek olmasına rağmen hazırlanışı lezzeti ve sunumu ile Kıbrıs lezzetine hitap eder.Bazı yemeklerin adı, hazırlanışı ve lezzeti bölgeden bölgeye farklılık gösterir. Kuzey Kıbrıs damak zevki olanların uğrak yeridir. Çeşitli sebze yemekleri, ızgaralar, hamur işleri, balık, çorbalar, kebaplar, lahmacun ve pideler Kıbrıs mutfağının sadece bir kısmıdır. Bir çok meze çeşidi, tatlılar, kekler, aparatif olarak yenilebileceği gibi ana yemeklerden sonra da yenilebilir. Yerel mutfağın dışında birçok restorantta Çin, İtalyan, Fransız ve Hint yemeklerini tadabilirsiniz.

ÇORBALAR
Mercimek çorbası, Tarhana çorbası, Pirinç çorbası, Erişte çorbası, Sebze çorbası, Humus çorbası, Paça çorbası, Tavuk çorbası, Erişteli mercimek çorbası

MEZELER
Humus, Cacık, Tahin, Turşular, Patates salatası, Samarella, Lahana ve yoğurt salatası, Bakla salatası, Kızarmış hellim, Çakızdez, Ahtabot, Kalamar, Gabbar, Dil, Beyin, Pastırma

PİLAVLAR
Pirinç pilavı, Bulgur pilavı, Mücendra pilavı, Herse

ANA YEMEKLER
Şeftali Kebabı, Fırın Kebabı, Şiş Kebabı, Köfte, Musakka, Molehiya, Bamya, Yalancı, Dolma, Et Dolması, Bumbar, Pırasa, Kuru fasulye, Taze fasulye, Kolokas, Karnabahar, Ispanak

HAMUR İŞLERİ VE BÖREKLER
Tatar Böreği, Pirohu, Nor böreği, Kıymalı börek, Ispanak böreği, Kabak böreği, Mantar böreği, Zeytinli, Hellimli, Bidda, Çörek, Tahinli, Pilavuna

TATLILAR
Fırın Katmeri, Samsı Tel kadayıfı, Ekmek kadayıfı, Şamişi Lokma, Şammali, Bişi, Sucuk, Köfter, Paluze, Golifa, Simit helvası, Erişteli sütlaç

REÇELLER, MARMELATLAR VE KOMPOSTOLAR
Ceviz macun, Turunç macunu, Bergamut macunu, Ayva macunu, Hurma macunu, İncir macunu, Karpuz Macunu, Kabak macunu, Alıç reçeli, Çilek reçeli, Portokal reçeli, Erik reçeli, Üzüm reçeli, Şeftali Kompostosu, Elma Kompostosu, Armut Kompostosu, Harup Pekmezi

İÇECEKLER
Şerbet, Limonata, Ayran, Zivaniya, Şarap, Rakı, Brandy

23:46

Lalangı



LALANGI


İçindekiler:Çeyrek av Tavşanı, 3 Su bardağı un, Yarım çay
kaşığı tuz, 1 tutam karabiber, 1 tutam kimyon, alabildiği kadar tavşan suyu

Kıbrıs'ın geleneksel yemeği olan Lalangı, Bu lezzeti sofranızda ister sıcak ister soğuk olarak sunabilirsiniz.



Hazırlanışı: Tavşan güzelce haşlanıp kemiğinden ayrılır. Kemiğinden ayrılan tavşan eti tiftiklenerek, yine tavşan suyunda hazırlanmış olan mayalı hamurun içine katılır. Bu safhadan sonra tuz, karabiber ve kimyonda bu harca ilave edilerek güzelce yoğrulur ve mayalanmaya bırakılır. Mayalanmanın ardından, lokma tatlısından biraz daha büyük olmak üzere, başparmak ve işaret parmağı arasından sıkılan cıvık hamur çorba kaşığıyla kesilerek, iyice kızarmış olan yağın içerisine bırakılır. ve alt, üst edilerek pişirilir. Lalangılar pişirildikten sonra kevgir aracılığıyla servis tabağına alınır ve arzuya göre sıcak veya soğuk olarak ikram edilir. Afiyet olsun. :)

23:29


KOLOKAS

Kıbrıs'ın geleneksel bir kış yemeği olan Kolokas, adanin çeşitli bölgelerinde yetirştirilen patates türünde, iri yapraklı ve suyu çok seven bir bitkidir. Bu bitkinin kökü gelişir ve kolokası oluşturur.


İçindekiler: 1 kg Kolokas, 750gr Kuzu eti(Kol Kısmı), 6 çorba kaşığı ayçiçek yağı, 3-4 dal kereviz sapı,1 çorba kaşığı domates salçası, Yarım Limon Suyu, Tuz, karabiber, 6-7 bardak su


Hazırlanışı: Bir tencereye yağ konur, sudan geçirilmiş ve küçük parçalara ayrılmış etler ilave edilerek kızartılır. Etler kızartıldıktan sonra tencereden alınır. Yemeklik doğranmış kereviz sapları ilave edilerek biraz soldurulur ve salça ilave edilir. Salça ve kereviz sapları harmanlandıktan sonra etler tencereye konur. Su ve tuz ilave edilerek yaklaşık yarım saat kaynamaya bırakılır. Bu arada kolokasın üstü temiz bir bez ile silinip temizlenir, sonra kabuğu soyulur ve yine temiz bir bez ile silinir (Kolokas soyulduktan sonra yıkanmamalı, çünkü yıkanması pişirmeyi olumsuz etkiler, istenilen kıam sağlanamaz) Soyulup temizlendikten sonra üstten başlayarak lokma büyüklüğünde parçalara ayrılır. Doğranan parçalar tencereye ilave edilerek pişmeye bırakılır. Pişirildikten sonra servis tabağına alınır arzuya göre karabiber serpilerek yenir. Afiyet Olsun!

23:19


Molehiya
Malzemeler:
1 kilo kurutulmuş molehiya, yarım kilo isteğe göre et, 1 yemek kaşığı domates salçası, 1 adet iri domates, 1 kilo su, 1 bas ırı kuru sogan, 1 çay kaşığı tuz, 1 çay kaşığı karabiber

Yapılışı:
Önce kurutulmuş molehiyalar sıcak suda ıslatılır,suyunun süzülmesi için süzgece konulur. Daha sonra bir tencereye ince kıyılmıs sogan konur ve pembeleşinceye kadar pişirilir daha sonra ısteğe göre hazırlanan et eklenir. Etler ve soğanlar pişince salça ilave edilir. Hepsi biraz kavrulunca molehiyalar eklenır. Tuz, karabıber ilave edılıp suyu eklenir. YaklaŞık olarak 1 saat 15 dk piştikten sonra yemek hazır olur. Çukur tabaklarda servıse edilir. Pişirene afiyetler olsun.

17:20




Çok eski bir kuruluş tarihi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin başşehri olan Lefkoşa daha çok Lüzinyan'lar devrinde gelişmiştir. Türk ve Rum kesimlerini ayıran yeşil hatla ikiye ayrılmış olan şehrin kuzey bölümünde Türkler oturmaktadır. Lefkoşa'nın etrafında Türklere karşı savunma maksadı ile 1567 yılında Venedikliler tarafından kalın ve yüksek surlar yaptırılmıştı. Onbir burcun yeraldığı bu surlar tüm Lefkoşa'yı çevrelemektedir. Şimdi Rum kesiminde kalan ve Konstanza diye bilinen burcun üzerinde Kıbrıs'ın Türkler tarafından fethi sırasında şehit düşen Bayraktar'ın türbesi ve Bayraktar Cammi yapılmıştır. Cami ile türbe, 1963'te başlatılan Rum saldırıları sonucu Rumlar tarafından yakılmış ve yıkılmıştır. Lefkoşa, Ortaçağ ve daha sonraki devirlerde yapılan eserler bakımından zengin bir şehirdir. Bu eserler arasında Gotik mimari ve Osmanlı mimari tarzının en güzel örneklerini görmek mümkündür. Üçyüz yıldan fazla Türk idaresinde kalmış olan Kıbrıs'ın, diğer şehirlerinde olduğu gibi eski Lefkoşa'da da bariz bir Türk şehri karakteri vardır.Lefkoşa'nın görülebilecek yerleri arasında Barbarlık Müzesi, Bedesten, Haydar Paşa Camii, Selimiye Camii, Etnoğrafya Müzesi, Büyük Han, Kumarcılar Hanı, Büyük Hamam, Derviş Paşa Konağı yer almaktadır. Lefkoşa'nın önemli turistik yerlerinden bazıları şunlardır :

BEDESTEN Selimiye Camisi'nin güneyinde yer alan Bedesten, XIV. Y.Y.'a tarihlenen Gotik mimari tarzında inşa edilmiş olan bir kilise yapısıdır. Yapı, Venedik hakimiyeti döneminde St. Nicholas Kilisesi adı altında Ortodokslar tarafından metropolit binası, Osmanlı hakimiyeti döneminde ise bazı değişiklikler yapılarak kapalı çarşı ve hububat deposu olarak kullanılmıştır. Bu dönemde (1573) yapının ismi Bedesten olarak değiştirilmiştir. Kuzey kapısı, Gotik mimarinin ayakta duran en güzel örneklerinden birisidir. Kapının üstünde, Orta Çağın asil ailelerine ait armalar yer almaktadır. Yan yana iki kiliseden meydana gelen yapı içerisindeki bir odada, Ömeriye Camisinden getirilen Orta Çağa ait mezar taşları ile Osmanlı devrine ait ahşap bir tavan teşhir edilmektedir.
BARBARLIK MÜZESİBu evde Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alay Doktoru Binbaşı Dr. Nihat İlhan'ın eşi ve üç çocuğu, Binbaşının alaydaki görevinde olduğu bir sırada korunmak için sığındıkları banyo odasında cani Rumlar tarafından kahpece ve acımasızca 1963 yılı Noelinde şehit edilmiştir. Bu bina daha sonra müzeye çevrilmiştir. Bu müzedeki duvar panolarında sergilenen fotoğraflar, 21 Aralık 1963'te başlayan Rum Katliamı sonucu şehit olan kadın, genç, ihtiyar, masum kardeşlerimizin; evleri ve köyleri yakılıp yıkılmak suretiyle göç etmeye zorlanan soydaşlarımızın öyküsünü yansıtmaktadır. HAYDAR PAŞA CAMİSİXIV. yüzyılda Lüzinyan'lar tarafından gotik tarzda yapılmış olan bir kilisedir. Kiliseye dıştan bakıldığı zaman mimarinin en göze çarpan yanı duvarın içine çekilmiş olan ve yukarı doğru daralan ayaklardır. Bu ayakların arasına dar ve uzun pencereler yerleştirilmiştir. Kilisenin üç girişi bulunmaktadır. Güney kapısının ince bir taş işçiliği vardır. Kapı sövesinin (kasasının) üstünde üç tane Lüzinyan armasının kabartması vardır. Batı kapısı bu kapıdan biraz daha büyük olup, mimarisi aynıdır. Kuzey girişi öteki girişlerden daha sadedir. Batı ve Kuzey kapılarında ejderha kabartmaları vardır. Kıbrıs 1571 yılında Osmanlıların eline geçtikten sonra yapıya, minare ve minber (mimber) eklenerek camiye çevrildi ve yapının adı Haydar Paşa Camisi olarak değiştirildi. Lefkoşa'da St. Sophia Katedrali'nden sonra (Selimiye Camisi), sanat açısından tarihi değere haiz ikinci bir yapıt olarak St. Catherina Kilisesi (Haydar Paşa Camii) gösterilmektedir.
SELİMİYE CAMİSİ1209-1326 yılları arasından Lüzinyan döneminde inşa edilmiştir. İlk olarak St. Sophia Katedrali olarak kullanılan yapı Osmanlıların adayı ele geçirmesinden sonra camiye çevrilerek cami olarak kullanılmaya başlanmıştır. Selimiye Camii Kıbrıs'taki en güzel tarihi yapılardan biri olarak görülmeye değerdir.
BÜYÜK HAN 1572 yılında Kıbrıs'ın ilk Osmanlı Valisi olan Muzaffer Paşa tarafından inşa ettirilen iki katlı bir moteldir. Birbirine benzeyen 68 dikdörtgen şeklinde odadan oluşmuştur. Ortasında küçük bir cami vardır. Bu yapı Anadolu'da bulunan Osmanlı devri çarşı içi iş merkezleri yapısındadır. BÜYÜK HAMAM Büyük Hamam olarak bilinen Türk Hamamı Latin'lerin St. George Kilisesinin harabeleri üzerine inşa edilmiştir. Girişteki yay şeklindeki kapı bu harabelerden kalmadır. Hamamın iç yapısı klasik Osmanlı mimarisi özelliğindedir.

16:12





Kentin çekirdeğini, kıyıdaki lagünün çevresine Mısır Kralı II. Ptolemy Phiadelphus'un (İÖ 285-247) kurduğu ve karısının adını verdiği Arsinoe denilen bir yerleşmenin oluşturduğu söylenmektedir. Daha sonra kentleri 648 yılında Arap korsanları tarafından yağmalanınca Arsinoe'ye göç eden Salamisliler Arapların bulamaması umuduyla buraya Ammakhostos ya da "kumlara gizli" adını vermişlerdir. Bugünkü Famagusta (Gazimağusa) sözcüğü de buradan türetilmişti. Famagusta'nın asıl gelişmesinin ada 1191 yılında haçlıların eline geçtikten sonra gerçekleştiği görülmektedir. Bu tarihten sonra kent hacıların Kudüs'e gidip gelirken mola verdikleri bir durak haline gelmiştir. Hristiyanlığın kutsal topraklardaki son kalesi Akra da 1187 yılında Eyyubiler tarafından alınınca, son Hristiyan şövalyeleri, soylular ve tüccarlar Famagusta'ya göçmüş ve kutsal topraklara dönecekleri günü beklemeye başlamışlardır. Papalığın Hristiyanların dinsizlerle alış veriş etmesini yasaklamasından sonra Kıbrıs limanları Suriye limanlarının yerini almış ve Batılı ülkeler ekonomik çıkarlarını korumak için Famagusta'da ticaret kolonileri kurmuşlardır. Her ne kadar bu çıkar kavgası sonunda Cenevizlilerin zaferiyle bitmişse de sonu gelmeyen kanlı mücadele Famagusta'yı tüketmiş ve nüfusunun büyük bir kısmı kenti terketmişti. 1489 yılında ada Venediklilerin eline geçtiğinde kent yıkıntı halinde idi.Venediklilerin gelişiyle kentte yeni bir inşaat hamlesi başladı. Ancak bu onu güzelleştirmeye değil yaklaşan Osmanlı tehlikesine karşı savunmaya yönelikti. Deniz tarafındaki tabyalar, Martinengo tabyası ve Kara Kapısı'nın Ravelin denilen tabyası bu sırada inşa edilmiştir. Bu ara surların dışına 46 metre genişliğinde bir hendek açılarak içi su ile doldurulmuştu. Ancak kalın surları ve tabyaları yeterli olmayacak ve kent 1571 yılında zorlu bir kuşatmadan sonra Osmanlı ordusuna teslim olacaktı.Gazimağusa'da görülebilecek oldukça fazla sayıda turistik ve tarihi yer mevcuttur. Bunlar Lala Mustafa PaşaCamii, Salamis Harabeleri, Othello Kulesi, Canbulat Müzesi, Sinan Paşa Camii, Namık Kemal Hapishanesi, çeşitli kilise ve manastırlar mevcuttur.Gazimağusa'nın önemli turistik yerlerinden bazı seçmeler şunlardır: LALA MUSTAFA PAŞA CAMİİSt. Nicholas Katedrali Akdeniz dünyasının en güzel Gotik yapılarından biri olarak bilinmektedir. Lüzinyan'lar döneminde 1298-1312 yılları arasında yapılmıştır. Önündeki tropik incir (Ficus Sycomorus) ağacının inşaat başladığı zaman dikildiği ve katedral ile yaşıt olduğunu söyleyenler vardır. 1571 yılında cami haline getirilene kadar adanın kralları önce Lefkoşa'daki St. Sophia Katedrali'nde Kıbrıs Kralı olarak, sonra da kutsal topraklara daha yakın olduğu için Famagusta'da Kudüs Kralı olarak taç giyerlerdi. Katedralin en güzel ve en iyi korunmuş olan Batı cephesinin mimarisi Fransa'nın Reims Katedrali'nin ön yüzünden etkilenmiştir. Bu cephede ortadaki girişin üzerinde Gotik stilde işlemeli eşsiz bir pencere yer almıştır. Avlusundaki 16. yüzyıl Venedik galerisi günümüzde şadırvan olarak kullanılmaktadır. Girişinin iki yanındaki yuvarlak pencerelerin üzerinde bir Venedik arması görülmektedir. Oynayan hayvanlar ve çelenklerle süslü kabartmanın Salamis'teki bir Roma tapınağından geldiği sanılmaktadır. Katedralin içinde orta nefin yan neflerden tonozla bir tavanı da taşıyan iki sıra sütunla ayrıldığı göze çarpar. Apsıti Kıbrıs kiliselerinin çoğunda olduğu gibi Doğu üslubunda, yani üç bölmelidir. Yukarıdaki gülpencereler veya sivri kemerli ince uzun pencereler çok iyi korunmuş durumdadır. Batı yönünde ve yanda iki ufak şapel yer almıştır.


OTHELLO KULESİ Othello Kulesi olarak bilinen bu kale ilk olarak 14. yüzyılda Lüzinyan'lar tarafından limanı savunmak amacıyla inşa edilmiştir. Etrafı derin bir hendekle çevrili idi. Koruduu Deniz Kapısı, Kara Kapısı ile birlikte surlarla çevrili kentin iki ana girişinden biriydi. 1492'de Venediklilerin Girne'de yaptıkları gibi bu ortaçağ kalesini de bir topçu tabyasına dönüştürdükleri görülmektedir. Kalenin girişinin üzerinde asılı Venediğin amblemi olan Saint Mark'ın kanatlı aslan kabartmasının altında kaleyi bu hale getiren kaptan Nicolo Foscarini'nin adı yazılıdır. Leonardo da Vinci'nin 1481 yılında Kıbrıs'ta iken Venediklilere kentin savunma sistemi hakkında tavsiyelerde bulunduğu söylenmiştir.Kale kulelerden ve topçu bataryalarıyla biten koridorlardan oluşmuştur. Geniş avlusunun bir yanında inşa edilmiş olan yemekhane ve üstündeki yatakhane Lüzinyanlardan kalmadır. Kalenin avlusunda duran topların bir kısmı Osmanlı, bir kısmı İspanyol yapımıdır. Demir gülleler toplara, taş gülleler de mancınıklara aittir. Kalenin bugünkü adı, ada bir İngiliz sömürgesi iken kullanılmaya başlanmıştır. Sheakespeare'in ünlü tragedyasının bir bölümü "Kıbrıs'ta bir liman kentinde" geçer ve tragedyanın kahramanı Othello bir "Moor (Faslı)" olarak tanıtılır. Yazarın adanın o dönemde Venedikli valisi olan ve sadece soyadının anlamı "Moor" olan Christophoro Moro'nun adını duyduğu ve yanılarak onun bir Faslı olduğunu düşündüğü sanılmaktadır.Kara Kapısı bir ravelinle korunmuştu. Burada geçitler ve top yuvalarına ek olarak bir şapel ve zindan olarak kullanılan yer altı odaları bulunmaktadır. Deniz tarafındaki Venedik dönemine ait arsenal Canbulat Burcu olarak bilinmektedir. Söylentiye göre Osmanlı kuşatması sırasında Canbulat Bey bu girişteki döner çarka atıyla birlikte saldırarak işlemez hale getirmiş ve şehit düşmüştür. SALAMİS Antik Salamis kentinin Truva savaşından dönen Teucer tarafından inşa edildiğine inanılmaktadır. Roma İmparatorluğu döneminde imparatorluğun doğusundaki en büyük ticaret merkezi olarak Salamis bilinmektedir. Milattan sonra 4. Yüzyılda bir deprem Salamis'i tamamıyla yıkmıştır. Bundan sonra İmparator Costantin tarafından yeniden inşa edilmiş ve Costantia adını almıştır. 648 yılında kent Arap istilacılar tarafından bir kez daha harap edilmiş ve o tarihten sonra onarım görmemiştir. Kıbrıs adasının en güzel kumlu plajlarından birinin yanında bulunan Salamis antik kenti kısmen ormanlık bir alan içerisinde yer almaktadır. Kıbrıstaki en büyük amfi tiyatro olan kentteki tiyatro, spor alanı, hamamlar ve pazar alanı ziyaret edilebilir.

15:37

Kıbrıs



Kıbrıs Akdeniz'de bir adadır (İngilizce'de Cyprus, Yunanca'da Κύπρος,Kýpros.) Kuzeyinde 65 km mesafe ile Türkiye, doğusunda 112 km mesafe ile Suriye, 267 km ile İsrail, 162 km ile Lübnan; güneyinde 418 km ile Mısır; batısında ise 965 km ile Yunanistan yer almaktadır.
Kıbrıs, Akdeniz'in Sicilya ve Sardinya'dan sonra üçüncü büyük adasıdır. Kıbrıs adası 30.33 ve 35.41 eylemleri ve 32.23 ve 34.55 boylamları arasındadır. KKTC'nin yüzölçümü 3.355 km²dir. Yaklaşık olarak ada sahillerinin yarısı KKTC sınırları içerisindedir.
Ekilebilen % 45 lik verimli arazinin % 20 si sulanmaktadır. KKTC genelinin % 20 si ormanlık olup yoğun bir ağaçlandırma programı devam etmektedir.
1571 yılında Türkler tarafından fethedilmiş, 1878 yılında İngilizler tarafından işgal edilmiş, 1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla bağımsızlık kazanmış, 1974'de Yunan darbesi ertesinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekatı sonucu adada iki ayrı devlet oluşmuştur. Nüfusun yaklaşık %78'i Yunan (Rum), %22'i Türk'tür. En büyük şehir Lefkoşa (Lefkosia/Λευκωσία)'dır.